1946 seçimleriyle çok partili hayata geçildi. Cumhuriyet Halk Partisinin karşısında Demokrat Parti altmış bir milletvekili sayısıyla mecliste muhalefet konumundaydı.
Cumhuriyet Halk partisi seçim sonrasında bazı söylemlerinde, özellikle din konularında, söylemlerini yumuşatmaya çalışacaktı.
Demokrat parti 1950 seçimleriyle hükümet olunca dini alanda yaptığı atılımlar laiklik konusunda tartışmaları daha da artırdı.
Laiklik konusunda iki düşünce hattındaki tartışmalar daha belirgindi.
Kendilerini Kemalist olarak nitelendirenler ,bunun içerisinde CHP içinde milletvekili olanlar daha fazlaydı.
Bu düşünceyi savunanlar, Batılılaşmaya tam anlamıyla ulaşılamadığını, batı ülkelerinin ekonomik refahı sağlanıncaya kadar Batılılaşma anlayışı devam etmeli diyorlardı.
Din doğu toplumlarını geri bırakan bir unsur olduğu için eğitim ve kültürel alanda dinin görünürlüğüne izin verilmemeliydi.
Bu anlayışın temelinde pozitivizm vardı. Türk aydınları daha çok laikliği Fransız Aydınlanmasından tanımışlardı.
Pozitivizm anlayışında her çeşit metafizik konular gündem dışında tutulacak, metafizik konuları reddetmek yerine teolojik kayıtsızlık yaratarak yok sayma tercih edilecekti.
Pozitivizmin tarihsel bakış açısı lineerciydi ve deterministti.
Geçmiş tarihte yaşananlar geriliği, şu an ve istikbal ise gelişmişliği temsil ediyordu. Din geçmiş bir konu olduğundan geriliği temsil eden bir paradigmaydı.
Bütün dinlere ve mezheplere karşı aynı tutumla kayıtsız kalmak tarafsızlık olarak düşünülüyordu.
Muhafazakarlar olarak nitelendireceğimiz kesim ki demokrat parti içindeki milletvekillerinin büyük kısmını bu grupta değerlendirebiliriz.
Muhafazakar düşünce Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesini İslam dinine ve dinden üretilen geleneksel düşünceye yükleyenleri suçluyor ve gerilemenin asıl sebebini teknolojiyi yakalamakta geç kalınması olarak yorumluyorlardı.
Rusya ve Japonya kendi kültürünü koruyup modernize olmuşsa biz de o yoldan gitmeliyiz düşüncesine sahiptiler.
Bu iki düşünce hattı dinin devlet eliyle öğretilmesi ve Osmanlı’da yetişmiş medrese alimlerine ve tarikat şeyhlerine, din öğretiminin bırakılmaması hususunda ortak kanaate sahiptiler.
1951-52 yılında yedi tane olan imam hatip okulları eğitime yeniden başlayacak, 1960 sonlarına doğru bu sayı otuz beşe ulaşacaktı.
Bir sonraki yazımda imam hatip okullarının, elli ve altmışlı yıllarda var olan ders müfredatlarına ve tarihsel kesit içerisindeki öneminden bahsetmeye devam edeceğim.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.